7 Temmuz 2017 Cuma

sdfadssdasd

Propaganda, kökü itibariyle -bir bitkinin filizlerini toprağa dikerek yeni bitkiler yetiştirmek- anlamına gelen Latince'deki "propagare" kelimesinden türemiştir. Amacı, belirli fikirleri yeşertmek ve geniş kitlelere yaymaktır. 
Propaganda, bilinçli ve sistemli olarak ilk defa, Roma Katolik Kilisesi tarafından, Hristiyan olmayan ülkelere gönderilen misyonerler vasıtasıyla Hristiyanlığı yaymak için kullanılacaktı. Bu amaçla, Katolik Kilisin'de"Gregatio de Propaganda Fide" (İnancı Yayma Meclisi) kuruldu.
Toplu iletişim araçları geliştikçe propagandanın gücü de arttı. Matbaanın icadıyla kitaplar, gazetenin yaygınlaşması, daha sonrasında radyo, propagandanın etki alanını hayal bile edilemeyecek seviyelere çıkarttı.
Stalin, Mussolini, Franco, Hitler gibi dünya tarihinin en kanlı liderlerinin bu dönemde tarih sahnesine çıkması kesinlikle bir tesadüf değil.  
Bu diktatörler, gelişen teknolojiyle birlikte ellerindeki propaganda silahını en etkili şekilde kullandılar. İdeolojilerini geniş halk kitleleri benimsedi. Devlet eliyle cinayetler işlenirken, kitleler faşizmin büyüsüne kapıldı.

Dönemin başrol oyuncusu, Adolf Hitler ve Naziler'di.
Alman halkının algılarını, medya manipülasyonları, şiddet gösterileri ve popülist söylemlerle etkileyip iktidara gelmeleri, ve sonrasında yaşananlar; iyi hesaplanmış becerikli ve tarihin en yoğun propaganda faaliyetinin bir sonucuydu. İktidara geldikten sonra devlet baskısı ve şiddetini sonuna kadar uyguladılar. Hikayenin devamını hepimiz biliyoruz; tarihin en kanlı savaşı, yaşamını yitiren on milyonlarca insan, harabeye dönen şehirler, katliamlar, tecavüzler, soykırımlar...
Nazi propagandasında, iki önemli ismin imzası vardı;

I. Dünya Savaşı sırasında, basit bir onbaşıyken, propagandanın gücüne bizzat şahitlik etmiş, sonrasında orduda propagandacı olarak görev almış Adolf Hitler
ve
Adolf Hitler etrafında bir Führer miti oluşturan, Nazi ideolojisini kabul ettirmek için gazete, dergi, kitap, halk mitingi ve toplantısı, sanat, müzik, sinema ve radyo gibi Almanya’daki her türlü iletişim aracını tek elden yöneten, bugün taraflı tarafsız herkesin bir propaganda dehası olarak kabul ettiği, dönemin Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels.
Propaganda bir sanatsa -ki Hitler en başından beri buna inanıyordu- Joseph Goebbels bu alandaki en büyük sanatçıydı. Bu alanda şeytani bir dehası vardı. Şimdilik Joseph Goebbels'i başka bir yazıya saklayıp Adolf Hitler'in propaganda hakkındaki görüşlerine yoğunlaşalım.
Propagandanın ne kadar büyük bir silah olduğunu kavrayan Hitler, Alman İşçi Partisi'ne girdiğinde propaganda sorumlusu olmuştu.

Nazi partisi daha yüzde 3 oy oranına sahipken Hitler tarafından ifade edilen propaganda esasları, Goebbels'in siyasi dehası ve Almanya'nın sosyo-ekonomik şartlarıyla birleşince, 1933 seçimlerinde Naziler yüzde 43.9 oy alarak tek başına iktidar olacaktı.
Hitler'in Kavgası
Daha önceki yazımda, Hitlerin siyasete giriş hikayesinden bahsetmiştim. Birahane darbe teşebbüsü sonrası bir süre hapsedilmişti. Landsberg Cezaevi'nde hapis yattığı dönemde, hem hayatını anlatan hem de ideolojik fikirlerini açıkladığı bir kitap yazdı.

Hitler, başarısız darbe teşebbüsünden dolayı 9 ay hapis yattığı, Landsberg Cezaevi'nde, hem hayatını hem de fikirlerini anlatan bir kitap kaleme aldı. Kitaba "Yalana, Aptallığa ve Korkaklığa Karşı Dört Buçuk Yıllık Mücadele" ismini vermek istedi. Kitabı basacak yayınevi, ismi çok uzun bulunca yeni ismi “Mein Kampf” (Kavgam) oldu.


Hitler, hapisten çıktıktan sonra, 1926 yılında ise kitabın II. cildi kaleme aldı.
I. ciltte, Hitler, yaşamının gençlik evrelerini, siyasi görüşlerinin oluşmasını, "ırkçı" fikirlerinin nasıl geliştiğini, savaş anılarını ve siyasete girme hikayesini anlatırken dönemin önemli siyasi gelişmelerini yorumladı.
II. ciltte ise daha çok parti programı, teşkilatlanma ve ideal devlet yapısından söz edip toplumsal düzen, sosyal yaşam, ekonomik sistem, gençliğin yetiştirilmesi, aile yaşamı, eğitim-öğretim, millet, ırk ve devlet gibi konular hakkında fikirlerini açıkladı.
Kitabın yayın haklarını elinde bulunduran Bavyera hükumeti, ırkçı ideolojinin yeniden dirilmesinden korktuğu için kitabın basılmasına izin vermiyor. Kavgam şu anda Almanya başta olmak üzere Fransa, Avusturya, Polonya gibi birçok Avrupa ülkesinde yasaklı durumda. 2007 yılında Bavyera hükumetinin açtığı dava sonucunda Türkiye'de de kitabın basılması yasaklandı.
Özet olarak "Kavgam" (Mein Kampf) bir otobiyografi olduğu gibi aynı zamanda siyasal bir manifesto özelliği taşımakta. İçerisinde defalarca propaganda kelimesi geçen Kavgam; Hitler'in propagandaya verdiği önemin somut bir kanıtı aynı zamanda.
Hitler’in propaganda prensipleri 

Propaganda kime hitap etmelidir? Aydınlara mı yoksa halkın az öğrenim görmüş kitlesine mi? Hitler bu sorulara şöyle cevap veriyor; Propaganda daima topluluğa hitap etmelidir.
Hitler’e göre propagandanın amacı, tek tek ve ilmi surette fertleri bilgi sahibi kılmak değildir. Vazifesi, kitlelerin dikkatini belirli olaylar, zaruret ve yaptırımlar üzerine çekmektir. Bu hususların önemi ise halka ancak propaganda aracılığıyla anlatılabilirdi.
Adolf Hitler’e göre politikacı, hitap ettiği topluluktaki en kafası dar, aklı kısa kimsenin anlayabileceği şekilde konuşmalıdır.. Şartlar dahilinde, taraftar kazanılmak istenilen kimseler ne kadar çoksa, propagandanın ilmi seviyesi de o kadar aşağıda olmalıdır.
Propaganda istenilen sonuca ulaşmak için yapılır, birkaç okumuş kimsenin veya entellektülin takdir etmesi için değil.
Propagandayı belirli birkaç nokta üzerine yoğunlaştırarak devamlı bu konuları tekrarlamak, kısa ve öz bir metin hazırlamak ve fikri yaymak için büyük bir inat gösterip, sonucu beklemekte sabırlı olmak en doğru yöntemdir.
Genel hatlarıyla bahsettiğim bu propaganda esasları, Nazilerin seçimlerde, iktidarın ilk yıllarında ve savaş zamanında kullandıkları temel prensipler olacaktı.
Führer Miti
 Nazi propagandası, insanlara hoş gelen ulusal birlik mesajı ve milyonlarca Alman'ı heyecanlandıran ütopik bir gelecek vaadi veriyordu. Aynı zamanda Çingeneler, Yahudiler ve Komünistler gibi istenmeyen(!) unsurların Nazi Almanyası'ndan izole edilmesi de propaganda sayesinde mümkün olabildi.
Adolf Hitler’in etkileyici konuşma yeteneği ve kitleleri ikna kabiliyeti, Nazi propagandasıyla birbirini tamamlayarak Adolf Hitler etrafında bir “Führer kültü” oluşturdu.
Büyük mitinglerdeki, törenlerdeki ve radyodaki konuşmaları sayesinde şöhreti gitgide arttı. Nazi propagandası, Hitler’i göreve hazır bir asker, bir baba figürü ve Almanya’yı kurtaracak efsanevi lider olarak simgeleştirdi.





I. Dünya Savaşı propagandaları 1914–1918 arasında cephede asker olarak görev alması, genç Hitler’i önemli ölçüde etkilemişti. 
Hitler Almanya’nın mağlubiyetini, savaş alanındaki yenilgilere değil, düşman propagandası gücüne bağlıyordu. Hitler propagandanın gücünü anlamış, kitlelere ulaşmak için propagandanın etkin kullanılması gerektiğine inanmıştı.  
Nazi propagandası, istikrar getiren, istihdam yaratan ve Almanların büyüklüğünü yeniden ortaya çıkaran üstün yetenekli devlet adamı olarak Hitler’i idolleştirdi.

bvdbbsdbds

Propaganda, kökü itibariyle -bir bitkinin filizlerini toprağa dikerek yeni bitkiler yetiştirmek- anlamına gelen Latince'deki "propagare" kelimesinden türemiştir. Amacı, belirli fikirleri yeşertmek ve geniş kitlelere yaymaktır. 
Propaganda, bilinçli ve sistemli olarak ilk defa, Roma Katolik Kilisesi tarafından, Hristiyan olmayan ülkelere gönderilen misyonerler vasıtasıyla Hristiyanlığı yaymak için kullanılacaktı. Bu amaçla, Katolik Kilisin'de"Gregatio de Propaganda Fide" (İnancı Yayma Meclisi) kuruldu.
Toplu iletişim araçları geliştikçe propagandanın gücü de arttı. Matbaanın icadıyla kitaplar, gazetenin yaygınlaşması, daha sonrasında radyo, propagandanın etki alanını hayal bile edilemeyecek seviyelere çıkarttı.
Stalin, Mussolini, Franco, Hitler gibi dünya tarihinin en kanlı liderlerinin bu dönemde tarih sahnesine çıkması kesinlikle bir tesadüf değil.  
Bu diktatörler, gelişen teknolojiyle birlikte ellerindeki propaganda silahını en etkili şekilde kullandılar. İdeolojilerini geniş halk kitleleri benimsedi. Devlet eliyle cinayetler işlenirken, kitleler faşizmin büyüsüne kapıldı.

Dönemin başrol oyuncusu, Adolf Hitler ve Naziler'di.
Alman halkının algılarını, medya manipülasyonları, şiddet gösterileri ve popülist söylemlerle etkileyip iktidara gelmeleri, ve sonrasında yaşananlar; iyi hesaplanmış becerikli ve tarihin en yoğun propaganda faaliyetinin bir sonucuydu. İktidara geldikten sonra devlet baskısı ve şiddetini sonuna kadar uyguladılar. Hikayenin devamını hepimiz biliyoruz; tarihin en kanlı savaşı, yaşamını yitiren on milyonlarca insan, harabeye dönen şehirler, katliamlar, tecavüzler, soykırımlar...
Nazi propagandasında, iki önemli ismin imzası vardı;

I. Dünya Savaşı sırasında, basit bir onbaşıyken, propagandanın gücüne bizzat şahitlik etmiş, sonrasında orduda propagandacı olarak görev almış Adolf Hitler
ve
Adolf Hitler etrafında bir Führer miti oluşturan, Nazi ideolojisini kabul ettirmek için gazete, dergi, kitap, halk mitingi ve toplantısı, sanat, müzik, sinema ve radyo gibi Almanya’daki her türlü iletişim aracını tek elden yöneten, bugün taraflı tarafsız herkesin bir propaganda dehası olarak kabul ettiği, dönemin Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels.
Propaganda bir sanatsa -ki Hitler en başından beri buna inanıyordu- Joseph Goebbels bu alandaki en büyük sanatçıydı. Bu alanda şeytani bir dehası vardı. Şimdilik Joseph Goebbels'i başka bir yazıya saklayıp Adolf Hitler'in propaganda hakkındaki görüşlerine yoğunlaşalım.
Propagandanın ne kadar büyük bir silah olduğunu kavrayan Hitler, Alman İşçi Partisi'ne girdiğinde propaganda sorumlusu olmuştu.

Nazi partisi daha yüzde 3 oy oranına sahipken Hitler tarafından ifade edilen propaganda esasları, Goebbels'in siyasi dehası ve Almanya'nın sosyo-ekonomik şartlarıyla birleşince, 1933 seçimlerinde Naziler yüzde 43.9 oy alarak tek başına iktidar olacaktı.
Hitler'in Kavgası
Daha önceki yazımda, Hitlerin siyasete giriş hikayesinden bahsetmiştim. Birahane darbe teşebbüsü sonrası bir süre hapsedilmişti. Landsberg Cezaevi'nde hapis yattığı dönemde, hem hayatını anlatan hem de ideolojik fikirlerini açıkladığı bir kitap yazdı.

Hitler, başarısız darbe teşebbüsünden dolayı 9 ay hapis yattığı, Landsberg Cezaevi'nde, hem hayatını hem de fikirlerini anlatan bir kitap kaleme aldı. Kitaba "Yalana, Aptallığa ve Korkaklığa Karşı Dört Buçuk Yıllık Mücadele" ismini vermek istedi. Kitabı basacak yayınevi, ismi çok uzun bulunca yeni ismi “Mein Kampf” (Kavgam) oldu.


Hitler, hapisten çıktıktan sonra, 1926 yılında ise kitabın II. cildi kaleme aldı.
I. ciltte, Hitler, yaşamının gençlik evrelerini, siyasi görüşlerinin oluşmasını, "ırkçı" fikirlerinin nasıl geliştiğini, savaş anılarını ve siyasete girme hikayesini anlatırken dönemin önemli siyasi gelişmelerini yorumladı.
II. ciltte ise daha çok parti programı, teşkilatlanma ve ideal devlet yapısından söz edip toplumsal düzen, sosyal yaşam, ekonomik sistem, gençliğin yetiştirilmesi, aile yaşamı, eğitim-öğretim, millet, ırk ve devlet gibi konular hakkında fikirlerini açıkladı.
Kitabın yayın haklarını elinde bulunduran Bavyera hükumeti, ırkçı ideolojinin yeniden dirilmesinden korktuğu için kitabın basılmasına izin vermiyor. Kavgam şu anda Almanya başta olmak üzere Fransa, Avusturya, Polonya gibi birçok Avrupa ülkesinde yasaklı durumda. 2007 yılında Bavyera hükumetinin açtığı dava sonucunda Türkiye'de de kitabın basılması yasaklandı.
Özet olarak "Kavgam" (Mein Kampf) bir otobiyografi olduğu gibi aynı zamanda siyasal bir manifesto özelliği taşımakta. İçerisinde defalarca propaganda kelimesi geçen Kavgam; Hitler'in propagandaya verdiği önemin somut bir kanıtı aynı zamanda.
Hitler’in propaganda prensipleri 

Propaganda kime hitap etmelidir? Aydınlara mı yoksa halkın az öğrenim görmüş kitlesine mi? Hitler bu sorulara şöyle cevap veriyor; Propaganda daima topluluğa hitap etmelidir.
Hitler’e göre propagandanın amacı, tek tek ve ilmi surette fertleri bilgi sahibi kılmak değildir. Vazifesi, kitlelerin dikkatini belirli olaylar, zaruret ve yaptırımlar üzerine çekmektir. Bu hususların önemi ise halka ancak propaganda aracılığıyla anlatılabilirdi.
Adolf Hitler’e göre politikacı, hitap ettiği topluluktaki en kafası dar, aklı kısa kimsenin anlayabileceği şekilde konuşmalıdır.. Şartlar dahilinde, taraftar kazanılmak istenilen kimseler ne kadar çoksa, propagandanın ilmi seviyesi de o kadar aşağıda olmalıdır.
Propaganda istenilen sonuca ulaşmak için yapılır, birkaç okumuş kimsenin veya entellektülin takdir etmesi için değil.
Propagandayı belirli birkaç nokta üzerine yoğunlaştırarak devamlı bu konuları tekrarlamak, kısa ve öz bir metin hazırlamak ve fikri yaymak için büyük bir inat gösterip, sonucu beklemekte sabırlı olmak en doğru yöntemdir.
Genel hatlarıyla bahsettiğim bu propaganda esasları, Nazilerin seçimlerde, iktidarın ilk yıllarında ve savaş zamanında kullandıkları temel prensipler olacaktı.
Führer Miti
 Nazi propagandası, insanlara hoş gelen ulusal birlik mesajı ve milyonlarca Alman'ı heyecanlandıran ütopik bir gelecek vaadi veriyordu. Aynı zamanda Çingeneler, Yahudiler ve Komünistler gibi istenmeyen(!) unsurların Nazi Almanyası'ndan izole edilmesi de propaganda sayesinde mümkün olabildi.
Adolf Hitler’in etkileyici konuşma yeteneği ve kitleleri ikna kabiliyeti, Nazi propagandasıyla birbirini tamamlayarak Adolf Hitler etrafında bir “Führer kültü” oluşturdu.
Büyük mitinglerdeki, törenlerdeki ve radyodaki konuşmaları sayesinde şöhreti gitgide arttı. Nazi propagandası, Hitler’i göreve hazır bir asker, bir baba figürü ve Almanya’yı kurtaracak efsanevi lider olarak simgeleştirdi.





I. Dünya Savaşı propagandaları 1914–1918 arasında cephede asker olarak görev alması, genç Hitler’i önemli ölçüde etkilemişti. 
Hitler Almanya’nın mağlubiyetini, savaş alanındaki yenilgilere değil, düşman propagandası gücüne bağlıyordu. Hitler propagandanın gücünü anlamış, kitlelere ulaşmak için propagandanın etkin kullanılması gerektiğine inanmıştı.  
Nazi propagandası, istikrar getiren, istihdam yaratan ve Almanların büyüklüğünü yeniden ortaya çıkaran üstün yetenekli devlet adamı olarak Hitler’i idolleştirdi.

banadvdvba

Propaganda, kökü itibariyle -bir bitkinin filizlerini toprağa dikerek yeni bitkiler yetiştirmek- anlamına gelen Latince'deki "propagare" kelimesinden türemiştir. Amacı, belirli fikirleri yeşertmek ve geniş kitlelere yaymaktır. 
Propaganda, bilinçli ve sistemli olarak ilk defa, Roma Katolik Kilisesi tarafından, Hristiyan olmayan ülkelere gönderilen misyonerler vasıtasıyla Hristiyanlığı yaymak için kullanılacaktı. Bu amaçla, Katolik Kilisin'de"Gregatio de Propaganda Fide" (İnancı Yayma Meclisi) kuruldu.
Toplu iletişim araçları geliştikçe propagandanın gücü de arttı. Matbaanın icadıyla kitaplar, gazetenin yaygınlaşması, daha sonrasında radyo, propagandanın etki alanını hayal bile edilemeyecek seviyelere çıkarttı.
Stalin, Mussolini, Franco, Hitler gibi dünya tarihinin en kanlı liderlerinin bu dönemde tarih sahnesine çıkması kesinlikle bir tesadüf değil.  
Bu diktatörler, gelişen teknolojiyle birlikte ellerindeki propaganda silahını en etkili şekilde kullandılar. İdeolojilerini geniş halk kitleleri benimsedi. Devlet eliyle cinayetler işlenirken, kitleler faşizmin büyüsüne kapıldı.

Dönemin başrol oyuncusu, Adolf Hitler ve Naziler'di.
Alman halkının algılarını, medya manipülasyonları, şiddet gösterileri ve popülist söylemlerle etkileyip iktidara gelmeleri, ve sonrasında yaşananlar; iyi hesaplanmış becerikli ve tarihin en yoğun propaganda faaliyetinin bir sonucuydu. İktidara geldikten sonra devlet baskısı ve şiddetini sonuna kadar uyguladılar. Hikayenin devamını hepimiz biliyoruz; tarihin en kanlı savaşı, yaşamını yitiren on milyonlarca insan, harabeye dönen şehirler, katliamlar, tecavüzler, soykırımlar...
Nazi propagandasında, iki önemli ismin imzası vardı;

I. Dünya Savaşı sırasında, basit bir onbaşıyken, propagandanın gücüne bizzat şahitlik etmiş, sonrasında orduda propagandacı olarak görev almış Adolf Hitler
ve
Adolf Hitler etrafında bir Führer miti oluşturan, Nazi ideolojisini kabul ettirmek için gazete, dergi, kitap, halk mitingi ve toplantısı, sanat, müzik, sinema ve radyo gibi Almanya’daki her türlü iletişim aracını tek elden yöneten, bugün taraflı tarafsız herkesin bir propaganda dehası olarak kabul ettiği, dönemin Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels.
Propaganda bir sanatsa -ki Hitler en başından beri buna inanıyordu- Joseph Goebbels bu alandaki en büyük sanatçıydı. Bu alanda şeytani bir dehası vardı. Şimdilik Joseph Goebbels'i başka bir yazıya saklayıp Adolf Hitler'in propaganda hakkındaki görüşlerine yoğunlaşalım.
Propagandanın ne kadar büyük bir silah olduğunu kavrayan Hitler, Alman İşçi Partisi'ne girdiğinde propaganda sorumlusu olmuştu.

Nazi partisi daha yüzde 3 oy oranına sahipken Hitler tarafından ifade edilen propaganda esasları, Goebbels'in siyasi dehası ve Almanya'nın sosyo-ekonomik şartlarıyla birleşince, 1933 seçimlerinde Naziler yüzde 43.9 oy alarak tek başına iktidar olacaktı.
Hitler'in Kavgası
Daha önceki yazımda, Hitlerin siyasete giriş hikayesinden bahsetmiştim. Birahane darbe teşebbüsü sonrası bir süre hapsedilmişti. Landsberg Cezaevi'nde hapis yattığı dönemde, hem hayatını anlatan hem de ideolojik fikirlerini açıkladığı bir kitap yazdı.

Hitler, başarısız darbe teşebbüsünden dolayı 9 ay hapis yattığı, Landsberg Cezaevi'nde, hem hayatını hem de fikirlerini anlatan bir kitap kaleme aldı. Kitaba "Yalana, Aptallığa ve Korkaklığa Karşı Dört Buçuk Yıllık Mücadele" ismini vermek istedi. Kitabı basacak yayınevi, ismi çok uzun bulunca yeni ismi “Mein Kampf” (Kavgam) oldu.


Hitler, hapisten çıktıktan sonra, 1926 yılında ise kitabın II. cildi kaleme aldı.
I. ciltte, Hitler, yaşamının gençlik evrelerini, siyasi görüşlerinin oluşmasını, "ırkçı" fikirlerinin nasıl geliştiğini, savaş anılarını ve siyasete girme hikayesini anlatırken dönemin önemli siyasi gelişmelerini yorumladı.
II. ciltte ise daha çok parti programı, teşkilatlanma ve ideal devlet yapısından söz edip toplumsal düzen, sosyal yaşam, ekonomik sistem, gençliğin yetiştirilmesi, aile yaşamı, eğitim-öğretim, millet, ırk ve devlet gibi konular hakkında fikirlerini açıkladı.
Kitabın yayın haklarını elinde bulunduran Bavyera hükumeti, ırkçı ideolojinin yeniden dirilmesinden korktuğu için kitabın basılmasına izin vermiyor. Kavgam şu anda Almanya başta olmak üzere Fransa, Avusturya, Polonya gibi birçok Avrupa ülkesinde yasaklı durumda. 2007 yılında Bavyera hükumetinin açtığı dava sonucunda Türkiye'de de kitabın basılması yasaklandı.
Özet olarak "Kavgam" (Mein Kampf) bir otobiyografi olduğu gibi aynı zamanda siyasal bir manifesto özelliği taşımakta. İçerisinde defalarca propaganda kelimesi geçen Kavgam; Hitler'in propagandaya verdiği önemin somut bir kanıtı aynı zamanda.
Hitler’in propaganda prensipleri 

Propaganda kime hitap etmelidir? Aydınlara mı yoksa halkın az öğrenim görmüş kitlesine mi? Hitler bu sorulara şöyle cevap veriyor; Propaganda daima topluluğa hitap etmelidir.
Hitler’e göre propagandanın amacı, tek tek ve ilmi surette fertleri bilgi sahibi kılmak değildir. Vazifesi, kitlelerin dikkatini belirli olaylar, zaruret ve yaptırımlar üzerine çekmektir. Bu hususların önemi ise halka ancak propaganda aracılığıyla anlatılabilirdi.
Adolf Hitler’e göre politikacı, hitap ettiği topluluktaki en kafası dar, aklı kısa kimsenin anlayabileceği şekilde konuşmalıdır.. Şartlar dahilinde, taraftar kazanılmak istenilen kimseler ne kadar çoksa, propagandanın ilmi seviyesi de o kadar aşağıda olmalıdır.
Propaganda istenilen sonuca ulaşmak için yapılır, birkaç okumuş kimsenin veya entellektülin takdir etmesi için değil.
Propagandayı belirli birkaç nokta üzerine yoğunlaştırarak devamlı bu konuları tekrarlamak, kısa ve öz bir metin hazırlamak ve fikri yaymak için büyük bir inat gösterip, sonucu beklemekte sabırlı olmak en doğru yöntemdir.
Genel hatlarıyla bahsettiğim bu propaganda esasları, Nazilerin seçimlerde, iktidarın ilk yıllarında ve savaş zamanında kullandıkları temel prensipler olacaktı.
Führer Miti
 Nazi propagandası, insanlara hoş gelen ulusal birlik mesajı ve milyonlarca Alman'ı heyecanlandıran ütopik bir gelecek vaadi veriyordu. Aynı zamanda Çingeneler, Yahudiler ve Komünistler gibi istenmeyen(!) unsurların Nazi Almanyası'ndan izole edilmesi de propaganda sayesinde mümkün olabildi.
Adolf Hitler’in etkileyici konuşma yeteneği ve kitleleri ikna kabiliyeti, Nazi propagandasıyla birbirini tamamlayarak Adolf Hitler etrafında bir “Führer kültü” oluşturdu.
Büyük mitinglerdeki, törenlerdeki ve radyodaki konuşmaları sayesinde şöhreti gitgide arttı. Nazi propagandası, Hitler’i göreve hazır bir asker, bir baba figürü ve Almanya’yı kurtaracak efsanevi lider olarak simgeleştirdi.





I. Dünya Savaşı propagandaları 1914–1918 arasında cephede asker olarak görev alması, genç Hitler’i önemli ölçüde etkilemişti. 
Hitler Almanya’nın mağlubiyetini, savaş alanındaki yenilgilere değil, düşman propagandası gücüne bağlıyordu. Hitler propagandanın gücünü anlamış, kitlelere ulaşmak için propagandanın etkin kullanılması gerektiğine inanmıştı.  
Nazi propagandası, istikrar getiren, istihdam yaratan ve Almanların büyüklüğünü yeniden ortaya çıkaran üstün yetenekli devlet adamı olarak Hitler’i idolleştirdi.

dddddddd

Propaganda, kökü itibariyle -bir bitkinin filizlerini toprağa dikerek yeni bitkiler yetiştirmek- anlamına gelen Latince'deki "propagare" kelimesinden türemiştir. Amacı, belirli fikirleri yeşertmek ve geniş kitlelere yaymaktır. 
Propaganda, bilinçli ve sistemli olarak ilk defa, Roma Katolik Kilisesi tarafından, Hristiyan olmayan ülkelere gönderilen misyonerler vasıtasıyla Hristiyanlığı yaymak için kullanılacaktı. Bu amaçla, Katolik Kilisin'de"Gregatio de Propaganda Fide" (İnancı Yayma Meclisi) kuruldu.
Toplu iletişim araçları geliştikçe propagandanın gücü de arttı. Matbaanın icadıyla kitaplar, gazetenin yaygınlaşması, daha sonrasında radyo, propagandanın etki alanını hayal bile edilemeyecek seviyelere çıkarttı.
Stalin, Mussolini, Franco, Hitler gibi dünya tarihinin en kanlı liderlerinin bu dönemde tarih sahnesine çıkması kesinlikle bir tesadüf değil.  
Bu diktatörler, gelişen teknolojiyle birlikte ellerindeki propaganda silahını en etkili şekilde kullandılar. İdeolojilerini geniş halk kitleleri benimsedi. Devlet eliyle cinayetler işlenirken, kitleler faşizmin büyüsüne kapıldı.

Dönemin başrol oyuncusu, Adolf Hitler ve Naziler'di.
Alman halkının algılarını, medya manipülasyonları, şiddet gösterileri ve popülist söylemlerle etkileyip iktidara gelmeleri, ve sonrasında yaşananlar; iyi hesaplanmış becerikli ve tarihin en yoğun propaganda faaliyetinin bir sonucuydu. İktidara geldikten sonra devlet baskısı ve şiddetini sonuna kadar uyguladılar. Hikayenin devamını hepimiz biliyoruz; tarihin en kanlı savaşı, yaşamını yitiren on milyonlarca insan, harabeye dönen şehirler, katliamlar, tecavüzler, soykırımlar...
Nazi propagandasında, iki önemli ismin imzası vardı;

I. Dünya Savaşı sırasında, basit bir onbaşıyken, propagandanın gücüne bizzat şahitlik etmiş, sonrasında orduda propagandacı olarak görev almış Adolf Hitler
ve
Adolf Hitler etrafında bir Führer miti oluşturan, Nazi ideolojisini kabul ettirmek için gazete, dergi, kitap, halk mitingi ve toplantısı, sanat, müzik, sinema ve radyo gibi Almanya’daki her türlü iletişim aracını tek elden yöneten, bugün taraflı tarafsız herkesin bir propaganda dehası olarak kabul ettiği, dönemin Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels.
Propaganda bir sanatsa -ki Hitler en başından beri buna inanıyordu- Joseph Goebbels bu alandaki en büyük sanatçıydı. Bu alanda şeytani bir dehası vardı. Şimdilik Joseph Goebbels'i başka bir yazıya saklayıp Adolf Hitler'in propaganda hakkındaki görüşlerine yoğunlaşalım.
Propagandanın ne kadar büyük bir silah olduğunu kavrayan Hitler, Alman İşçi Partisi'ne girdiğinde propaganda sorumlusu olmuştu.

Nazi partisi daha yüzde 3 oy oranına sahipken Hitler tarafından ifade edilen propaganda esasları, Goebbels'in siyasi dehası ve Almanya'nın sosyo-ekonomik şartlarıyla birleşince, 1933 seçimlerinde Naziler yüzde 43.9 oy alarak tek başına iktidar olacaktı.
Hitler'in Kavgası
Daha önceki yazımda, Hitlerin siyasete giriş hikayesinden bahsetmiştim. Birahane darbe teşebbüsü sonrası bir süre hapsedilmişti. Landsberg Cezaevi'nde hapis yattığı dönemde, hem hayatını anlatan hem de ideolojik fikirlerini açıkladığı bir kitap yazdı.

Hitler, başarısız darbe teşebbüsünden dolayı 9 ay hapis yattığı, Landsberg Cezaevi'nde, hem hayatını hem de fikirlerini anlatan bir kitap kaleme aldı. Kitaba "Yalana, Aptallığa ve Korkaklığa Karşı Dört Buçuk Yıllık Mücadele" ismini vermek istedi. Kitabı basacak yayınevi, ismi çok uzun bulunca yeni ismi “Mein Kampf” (Kavgam) oldu.


Hitler, hapisten çıktıktan sonra, 1926 yılında ise kitabın II. cildi kaleme aldı.
I. ciltte, Hitler, yaşamının gençlik evrelerini, siyasi görüşlerinin oluşmasını, "ırkçı" fikirlerinin nasıl geliştiğini, savaş anılarını ve siyasete girme hikayesini anlatırken dönemin önemli siyasi gelişmelerini yorumladı.
II. ciltte ise daha çok parti programı, teşkilatlanma ve ideal devlet yapısından söz edip toplumsal düzen, sosyal yaşam, ekonomik sistem, gençliğin yetiştirilmesi, aile yaşamı, eğitim-öğretim, millet, ırk ve devlet gibi konular hakkında fikirlerini açıkladı.
Kitabın yayın haklarını elinde bulunduran Bavyera hükumeti, ırkçı ideolojinin yeniden dirilmesinden korktuğu için kitabın basılmasına izin vermiyor. Kavgam şu anda Almanya başta olmak üzere Fransa, Avusturya, Polonya gibi birçok Avrupa ülkesinde yasaklı durumda. 2007 yılında Bavyera hükumetinin açtığı dava sonucunda Türkiye'de de kitabın basılması yasaklandı.
Özet olarak "Kavgam" (Mein Kampf) bir otobiyografi olduğu gibi aynı zamanda siyasal bir manifesto özelliği taşımakta. İçerisinde defalarca propaganda kelimesi geçen Kavgam; Hitler'in propagandaya verdiği önemin somut bir kanıtı aynı zamanda.
Hitler’in propaganda prensipleri 

Propaganda kime hitap etmelidir? Aydınlara mı yoksa halkın az öğrenim görmüş kitlesine mi? Hitler bu sorulara şöyle cevap veriyor; Propaganda daima topluluğa hitap etmelidir.
Hitler’e göre propagandanın amacı, tek tek ve ilmi surette fertleri bilgi sahibi kılmak değildir. Vazifesi, kitlelerin dikkatini belirli olaylar, zaruret ve yaptırımlar üzerine çekmektir. Bu hususların önemi ise halka ancak propaganda aracılığıyla anlatılabilirdi.
Adolf Hitler’e göre politikacı, hitap ettiği topluluktaki en kafası dar, aklı kısa kimsenin anlayabileceği şekilde konuşmalıdır.. Şartlar dahilinde, taraftar kazanılmak istenilen kimseler ne kadar çoksa, propagandanın ilmi seviyesi de o kadar aşağıda olmalıdır.
Propaganda istenilen sonuca ulaşmak için yapılır, birkaç okumuş kimsenin veya entellektülin takdir etmesi için değil.
Propagandayı belirli birkaç nokta üzerine yoğunlaştırarak devamlı bu konuları tekrarlamak, kısa ve öz bir metin hazırlamak ve fikri yaymak için büyük bir inat gösterip, sonucu beklemekte sabırlı olmak en doğru yöntemdir.
Genel hatlarıyla bahsettiğim bu propaganda esasları, Nazilerin seçimlerde, iktidarın ilk yıllarında ve savaş zamanında kullandıkları temel prensipler olacaktı.
Führer Miti
 Nazi propagandası, insanlara hoş gelen ulusal birlik mesajı ve milyonlarca Alman'ı heyecanlandıran ütopik bir gelecek vaadi veriyordu. Aynı zamanda Çingeneler, Yahudiler ve Komünistler gibi istenmeyen(!) unsurların Nazi Almanyası'ndan izole edilmesi de propaganda sayesinde mümkün olabildi.
Adolf Hitler’in etkileyici konuşma yeteneği ve kitleleri ikna kabiliyeti, Nazi propagandasıyla birbirini tamamlayarak Adolf Hitler etrafında bir “Führer kültü” oluşturdu.
Büyük mitinglerdeki, törenlerdeki ve radyodaki konuşmaları sayesinde şöhreti gitgide arttı. Nazi propagandası, Hitler’i göreve hazır bir asker, bir baba figürü ve Almanya’yı kurtaracak efsanevi lider olarak simgeleştirdi.





I. Dünya Savaşı propagandaları 1914–1918 arasında cephede asker olarak görev alması, genç Hitler’i önemli ölçüde etkilemişti. 
Hitler Almanya’nın mağlubiyetini, savaş alanındaki yenilgilere değil, düşman propagandası gücüne bağlıyordu. Hitler propagandanın gücünü anlamış, kitlelere ulaşmak için propagandanın etkin kullanılması gerektiğine inanmıştı.  
Nazi propagandası, istikrar getiren, istihdam yaratan ve Almanların büyüklüğünü yeniden ortaya çıkaran üstün yetenekli devlet adamı olarak Hitler’i idolleştirdi.

Copyright © Deneme script